30 Mart 2014 Pazar

Yves Saint Laurent

Yves Saint Laurent filmini listede gördüğüm an "gidiyoruz" dedim. Etkilenmemek adına filmin ayrıntısını araştırmadım ve biletimi aldım. Moda konulu biyografik filmler bir çok kişinin ilgisini çekmemekte bu sebeple kişisel bir yorum beni etkileyebilirdi.

Yves Saint Laurent  logosunda kullanılan font ve harflerin yerleşimi ile beni cezbeden markalardan biri olmuştur. İsmin yaratılış hikayesinde sadece Yves Saint Laurent'in Dior kökenli olduğunu biliyordum. Lakin tasarımındaki benzer çizgileri hep bulmuşumdur.

Moda direkt uğraş içerisinde olduğum bir iş olamasa da, kombinler ve son trendleri takip etmek her zaman hoşuma gitti. Bir çok kişini "Breeze o kullanılır mı? Nereden buldun o çizmeyi" demesine rağmen kendi tazımı seçmeyi hatta o tarzın daha sonra moda olduğunu görmeyi çok severim :) 
Öyle ki yalnız alışveriş yapmaktan hoşlanırım sırf karışılmasın diye...

Modaya bu kadar tutku ile bağlıyken bu dünyanın döndüğü tarafı izlememek olmazdı. Benzer bir çok bu  tür filmden de büyük zevk almıştım.

Ancak film beklentilerimi karşılamadı. Fransızca ana dilinde çekilen film, Fransız gurunu ve yaratıcı zekayı anlatacak sanarken Yves Saint Laurent'in Pierre Bergé ile olan ilişiklisini anlattığını gördüm. Yves Saint Laurent markası nasıl oldu sorusunda bir çok cevap eksik. Ama fazla tamamlanmış ilişki ayrıntıları var ki bu da beni rahatsız etti. Fransızların özgür sinema, insanın kendi içinde yaşadıklarıdır düşüncesi filme fazlasıyla hakim.

Yalnız hayatında sedece bunu mu düşündü bilemem, bu adam gece gündüz çalışıp bu markayı yarattı, çalışan  Yves Saint Laurent'te zaten kendisiydi. Kendisi demişken başrol oyuncusu Pierre Niney, Yves Saint Laurent'e benzemeyi gerçekten başarmış :)

Halen sinema da gösterimde olan filmi özellikle moda bloggerlarının izlemesini tavsiye ederim. 





Yves Saint Laurent
IMDB Puanı: 6,5/10
Tür: Dram, Biyografik
Yönetmen: Jalil Lespert
Oyuncular:      Pierre Niney, Guillaume Gallienne, Charlotte Le Bon
Süre: 1 saat 46 dakika

29 Mart 2014 Cumartesi

Yasak Aşk / A Royal Affair

Bir dönem filmi ile daha karşınızdayım. Bunca yazıdan sonra Royal Affair'den bahsetmemek olmazdı.

Kraliyet yaşamı, özgürlük mücadelesi ve yasak aşk... Filme insanlık tarihini etkileyen bir çok öğe hakim.

Filmin adında "aşk" ifadesi olsa da başrolde aşk yok. Aşk yardımcı oyuncu. Danimarka'nın aydınlanma çağı yolcuğuna yardımcı bir oyuncu. 


Yasak Aşk / A Royal Affair
IMDB Puanı: 7.6/10
Tür: Dram, Tarih, Romantik
Yönetmen: Nikolaj Arcel
Oyuncular: Alicia Vikander,
Mads Mikkelsen, Mikkel Boe Følsgaard
Süre: 2 saat 17dakika




 Filmde gelişme aşamasında yaşanan tüm olaylar müthiş ilgi çekici. Büyük keyifle izledim. Alicia Vikanderin zerafetine ise bir bayan olarak ben bile hayran kaldım. Kraliçe rolü bir oyuncuya bu kadar yakışır.

Filmin senaryosu 18. yüzyılda Danimarka tarihinde yaşanan hadiseleri anlatıyor. Danimarka'nın hem yozlaşmış hem de  Avrupa'ya öncü olmuş krallık öyküsüne, bu filmde tanık olacaksınız.

İngiltere Prensesi Caroline Mathilde, (Alicia Vikander) ülkeler arasındaki ilişkinin doğurduğu  karar sonucu görücü usulü ile Danimarka Kralı Christian'la (Mikkel Boe Følsgaard) evlendirilir. Prenses, Danimarka’ya vardığında Kral Christian'ın akli dengesinin yerinde olmadığını ve ülkedeki baskıcı bir rejimin olduğunu fark etmiştir. Öyle ki İngiltere'de okuyabildiği bir çok kitabı Danimarka Sarayına sokamamıştır.  İlerleyen yıllarda Kraliçe Caroline, Kralın Avrupa seyahati sonrası, rahatsızlanması sonucu saraya  gelen köy doktoru Johann Struensee’yle (Mads Mikkelsen)  yasak bir aşk yaşamaya başlar.

Aydınlanma döneminin henüz başlamış olduğu zamanlarda,  yeni akımların etkisinde kalıp ve bu akımların savunuculuğunu üstlenen bu aşk Danimarka tarihini derinden etkileyecektir.

19 Mart 2014 Çarşamba

mini diziler - 1

...ya da BBC'nin enfes yapımları...

Dizi seviyor,  ama  O uzadıkça siz de uzuyor ve diziden uzaklaşıyor musunuz? 

Bugün yazdıklarım ilginizi çekecek!

Bir de edebiyat uyarlamasını, dönem filmlerini daha da çok seviyorsanız, evde yapacak hiç bir şey bulamadığınızda sadece bu filmleri izleyeceksiniz!

Bildiğin ekrandan kitap okumak gibi olacak...

North & South

 kaynak : http://www.bbc.co.uk/drama/northandsouth/

 
 


BBC'nin kendini aştığı yapımı. Elizabeth Gaskel'in ölümsüz eseri Kuzey ve Güney'in uyarlaması.


Sanayi devrimi en güçlü etkilerini ülkenin Kuzey'inde yaşamak üzere, Güney'den  gelen bir kızın yaşadığı delicesine aşk öyküsü... 

İşçi sınıfının yaşadığı problemler ve işveren cephesini de işleyen bu  mini dizi; bir gece de bile tamamlanacak tatta.

Emma


bilgi : http://www.bbc.co.uk/pressoffice/pressreleases/stories/2009/09_september/21/emma3.shtml
 
Jane Austen'ın Emma'sı...

Jane Austen'ın hayatımdaki yerinden şu ana kadar  bahsetmemiş olmam enteresan. Şimdi sırası değil, yine bahsetmeyeceğim.
Jane Austen'ın bütün eserleri televizyona ve sinemaya uyarlanmıştır. Emma'da bu başarılı yapımlardan birisi.

Güçlü ve başına buyruk, özgür ruhlu bir kadın olan Emma'nın gönül işlerine fazla burnunu sokarken, kendi kalbini de nasıl soktuğunun hikayesi.  BBC yine çok görkemli!




Birdsong

bilgi : http://www.bbc.co.uk/programmes/b01bcltb
 
İngiliz yazar Sebastian Faulks'un 1993 yılında yazdığı romandan uyarlama bir başka İngiliz mini dizisi daha.
I. Dünya Savaşı sırasında kalbindeki aşkı bugüne taşıyan bir İngiliz Teğmenin öyküsü. Savaşın yok ettiği hayatlar ve yeni doğan hayatlar...  




Bu liste uzar sayın sinema severler... Bunları bitirin daha başka söyleyeceklerim var!

 

16 Mart 2014 Pazar

Love Me If You Dare / Cesaretin Var Mı Aşka?

Et ça me fait quelque chose...



...Ve La Vie En Rose eşliğinde biter film.

"İyi de sonundan başladın?" dediniz değil mi?

Sinemada sonlar önemli değil mi sizin için? İyi bir son çekilmedi ise, sofradan aç kalkmış gibi olmuyor musunuz?

Benim için sinemada doyma hissi şart. Bu ekranda perhize yer yok.

Harika bir "the end " mi anlatacaksın bize diye soru geldi sanki. Yoo hayır, imbd'nin 7.6/10 verdiği filme ben, 6.5/10 verdim. Lakin La Vie En Rose çaldı sonunda, sanki gitmeden, "son bir kez dans edelim mi?" der gibiydi.

Romantizm sevenler için, romantik komedi tadında, uçuk kaçık bir Fransız filmi ile karşı karşıyayız. Sıra dışı bir aşk öyküsü olan : "Cesaretin Var mı Aşka" ile...
 

Cesaretin Var mı Aşka / Love Me If You Dare
IMDB Puanı: 7.6/10
Tür: Dram, Komedi, Romantik
Yönetmen: Yann Samuell
Oyuncular: Marion Cotillard, Guillaume Canet
Süre: 1 saat 33 dk
Film şöyle; Esas Oğlan Julien (Guillaume Canet), küçük yaşta annesi ölmek üzere olan ve büyük hayalleri olan haylaz bir çocuktur. Esas kız Sophie (Marion Cotillard) ise göçmen olduğu için zor bir çocukluk geçiren, hayalleri Julien'in hayallerinin yanından geçen Polonyalı bir kızdır. Hayaller ve oyunlar bu ikili arasında değişik bir bağ oluşturur. 
Aşkı oyun gibi yaşayan ve hayatlarını aşk oyunu ile sürdüren iki gencin romantik öyküsünü izlemek keyifli olacaktır.

Kişisel kişisel not : Marion Cotillard varsa,  Édith Piaf da orada olacak gibi bir his oluşmadı mı? Anlaşılan İlerleyen zamanlarda 2007 yapımı Edith Piaf'ın hayatını anlatan, La Môme filminden de bahsetmeliyim. 
İyi seyirler.

15 Mart 2014 Cumartesi

Sarah's Key / Elle s'appelait Sarah / Sarah'ın Anahtarı



Fransız tarihinin en karanlık günü... Özgürlük, hümanızım gibi bir çok kavramı eşitlik ilkesi ile yaşamış bir milletin karanlık günü... Hem de Nazilerle iş birliği yapacak kadar kararmış bir gün.

Fransız emniyet güçlerinin 10 bini aşkın Yahudi’yi evlerinden toplayarak Paris’in merkezindeki bir stadyuma kapattığı geceden başlayarak anlatan, kendi de çocuk olan bir ablanın (Sarah); erkek kardeşini koruma, kurtarma ve sözünü tutma mücadelesini soluksuz izleyeceksiniz.

Fransızca ve İngilizce konuşulan film Avrupa film tarzında, sürükleyici bir anlatımda çekilmiş.

Gerçek bir hikayeden alıntı olan ve bir çok ödüle aday olan Sarah'ın Anahtarı'na zaman ayırmanızı öneririm.


Sarah's Key / Elle s'appelait Sarah / Sarah'ın Anahtarı
IMDB Puanı: 7.5/10
Tür: Dram, Savaş
Yönetmen: Gilles Paquet-Brenner,
Oyuncular: Kristin Scott Thomas,
Mélusine Mayance, Niels Arestrup
Süre: 1 saat 51dakika



13 Mart 2014 Perşembe

Uğultulu Tepeler

İhanet, aşkı öldürmektir. Taraflardan birinin cinayetidir.

Aşk bu halde sürer mi? Yoksa, tutku, korku, belki de öç alma duygusuyla mı yaşar?
O aşk olmaz.  Öyle Aşk olamaz. 
Uğultulu Tepeler'de yalananlar, olamaz.
Bazılarına göre gururunu yaşayan aşık değildir lakin daha insan değil midir? Hem insan yeniden sevebilir.

Uğultulu Tepeler'in, özgün adıyla Wuthering Heights'ın,  Emily Brontë'nin yazdığı bu tek romanının kafamda yarattığı sorular bunlar. Bugün İngiliz edebiyatının klasiklerinden sayılan Uğultulu Tepeler, beyaz perdeye de yansıtılmış ve İngiliz sinemacılığını beslemiş eserlerden biridir.

Ben bugün 2009 yapımı olan hem sinemada gösterilen hem de TV serisi olan versiyonundan bahsedeceğim. Bu yapımda; romanın kaleminin, yönetmenin kamerasından daha başarılı olduğu görüşündeyim. 

Karışık, karmaşık ve bu kadar nefretin olduğu bir yapıttan çok aşk vardı kitapta. Film yordu beni. Amma aşk üzerine konuşmak için izleyin derim, üzerine düşünülecek çok şeyi var bu filmin.





  Uğultulu Tepeler / Wuthering Heights
IMDB Puanı: 7.6 / 10
Tür: Edebiyat Uyarlaması, Dram, Romantik
Yönetmen: Coky Giedroyc
Oyuncular : Andrew Lincoln, Burn Gorman, 
Charlotte Riley, Sarah Lancashire, Tom Hardy
Süre :2 saat 16 dakika

9 Mart 2014 Pazar

Kış Masalı


 Winter's Tale / Kış Masalı
IMDB Puanı: 6.1/10
Tür: Fantastik, Dram
Yönetmen: Akiva Goldsman
Oyuncular : Colin Farrell, Jessica Brown Findlay, Russel Crowe
Süre : 1 saat 58 dakika


Bir Pazar sabahı hayallerden, ümitlerden, kaderden hatta kendimizden konuşmak için ne kadar uygun zaman di mi? 

Ankara'da hava kapalı, ne var ki camı açınca duyduğum kuş sesleri içimi açmaya yetti. Arada bir serçelerin bıcırdıyıp, çemkirmesi bile iyi hissettirdi.

Eee filimden bahsetsene Breeze! diyenlere, fantastik türdeki bu  film açıkçası pek güzel değil.  Ben de duygularıma yer vermek istedim. Çünkü asıl olan O.

Colin Farrell'lı, Russel Crowe'lu kadrosu, Love Storyli afişi ile bir anda gece seansına beni çağırsa da, beklentiyi salonda karşılamadı.Yani film gibi değil. Eksik... Lakin başarısız demeye içim hala elvermiyor, zira filmin spesiyal bir duygusu oldu kati.

Anlatmak istediğim; Ben Kış Masalı'nı  izlerken, beyaz perdedeki yansımayı arka planıma alıp, kendi hayallerimi izledim. 

Yönetmen filmde mucizelere inandırmak, Yapımcı da sevgililer gününde aşkı canlandırmak istedi ise, bir nevi  başarılı olmuştur.

Yoksa hikayede; giriş yok ve gelişmeyi anlamadım. Amma sonuç var.

Bir insanın kaderi olmaktır, aşk. Belki o insana sadece yardım edebilmek, kaderinde bir çizgi olmak için seversin. Bilmeden... Hayat sizi bir arada tutamaz ama birbirinizin hayatında olmanızın bir nedeni vardır. O neden için bile sev.

Gerçek aşk; masum ve saf duygularla, karşılıksız olmalıdır. Aksi takdirde, gerçek aşkı tutku adındaki sanrılarınızla kirletirsiniz.

İşte böyle bir filmi konuştuk... 

Sevgiler, iyi pazarlar!








8 Mart 2014 Cumartesi

Blue Jasmine

The Oscar Goes to Cate Blanchett!




Oscar ya da izleyici beğenileri ise her zaman Woody Allen'e gidecek!

Bugün Blue Jasmine'in açmasını ve solmasını izledim 1 buçuk saati aşan bir sürede. Cate Blanchett'ın harika performansı ile...

Ve Woddy Allen... İnsanlar, yaşadıkları,yaşananlar,hissettikleri ve diyaloglar.... Yine yazmış, yine yaratmış.

Mutlaka aralara da  biraz caz, biraz Fransızca dağıtmış...

Çiçek kokusu var burnumda, evet filmin sanki kokusu var! Ne diyeyim Bravo!

Woddy Allen, Hayatın akışını, yaşamın ilgi çekici yanlarını kadar iyi beyaz perdeye yansıtabilen az sayıdaki sinemacılardan biri.

Asıl olan anların bize hissettirdikleridir değil mi?


Mutlaka izlemelisiniz.






Mavi Yasemin / Blue Jasmine
IMDB Puanı: 7.6/10
Tür: Komedi, Dram
Yönetmen: Woody Allen
Oyuncular: Cate Blanchett,
Alec Baldwin, Peter Sarsgaard
Süre: 1 saat 28dakika


Film sonrası PS: Aklımıza mukayyet olacak biz miyiz? Başkaları mı?





4 Mart 2014 Salı

Para Avcısı / The Wolf of Wall Street

Martin Scorsese'nin The Wolf of Wall Street'ini konuşalım bu akşam. Bu yılın en iyi yapımları arasında gösterilen Para Avcısı, 5 dalda Oscar adayı gösterilmişti.



Para Avcısı / The Wolf of Wall Street
IMDB Puanı: 8.4/10
Tür: Biyografi, Komedi, Suç
Yönetmen: Martin Scorsese
Oyuncular: Leonardo DiCaprio,
Jonah Hill, Margot Robbie
Süre: 3 saat

Özellikle DiCaprio'nun oyunculuğu ve oscar heykeline yakınlığı ile adını söz ettiren film; benim için hayal kırıklığı. Martin Scorsese'nin sürekli "ne olacak, bak bilemedin sonu" temasındaki yönetmenliği ile ilerleyen film, kafa karıştırıcı ve yorgunluk hissi ile sonlanıyor. Leonardo'nun  "o heykelciği istiyorum" boğuşmasındaki oyunculuğu, fazlasıyla abartılı.

Ses tonu ve mimik kullanımında Akademinin seçiciliğini biliyoruz ancak doğallığı es geçmeyeceği de  kesin. Zati  pazar günü kararları da bu yönde oldu.

Hikaye;  abartı bir yaşam biçimini, uyuşturucu kullanımı ve akıl almaz parayı anlatıyor. Esasen senaryo abartılı diyebilirsiniz. Yalnız bu abartının, normal hayatta geçtiğini düşünürsek; bana göre seviye bayağı limitine gelmiştir.

Gravitiy'nin Kırmızı halı şampiyonu olacağını anlamıştık, yine de 12 yıllık Esaret ile biraz kafamız karışmıştı. Altın Küre'de American Hustle geçidinden sonra "neyi göremedim" sorgusuna düşsek te The Wolf of Wall Street bu yapımların yanında hiç yer almadı.

Evet, sanırım ilk "unlike" başlığımı The Wolf of Wall Street'e ayırdım. Benzerleri defalarca çekilmiş bu abartılı filmi;  belki siz  beğenirsiniz.



3 Mart 2014 Pazartesi

Kitap Hırsızı / The Book Thief

Kitaplar, kitaplar, uyarlamalar, edebiyat ve sinema, nokta!

Nerede kalmıştık? Evet, uyarlamalarda.
 
"İnsan Verdiği söz kadar değerlidir."

Kitap Hırsızı adlı filmden bir alıntı.

Harika bir öneri ile bitirelim bu akşamı. Beni okuduktan sonra kapatın sayfayı ve filmi izleyin, olmaz mı?

Markus Zusak'ın Hitler Almanya'sında tarihin, Alman aile yapısında akışını ve bir kız çocuğun kalbinde yaşayışını anlattığı romanı Kitap Hırsızı / The Book Thief'ten bahsedeceğim.




  Kitap Hırsızı / The Book Thief
IMDB Puanı: 7.7/10
Tür: Edebiyat Uyarlaması, Dram
Yönetmen: Brian Percival
Oyuncular: Geoffrey Rush, Emily Watson, Sophie Nélisse
Süre: 2 saat 11 dakika




Aslında çok ayrıntıya girmek istemiyorum. Siz keşfedin, siz tanımlayın filmi. Duygularınız size ne diyecek?

Anne ve baba sevgisini, aşkı, çocuk saflığını, hikayelerde kendi bulmayı, kitapların kelimeleri ile arkadaş olmayı anlatmış film. 1938 yılında başlayan Hitler'in Dünyasında yaşamanın nasıl olduğunu bir çocuğun gözünden aktarmış. Ve tüm bunlar olurken hayatın tartışılmaz gerçeği "ölümü" yaşatmış...

Kitap Hırsızı / The Book Thief seyretmekten fazlasıyla haz aldığım bir yapım oldu.


2 Mart 2014 Pazar

Nicholas Nickleby

Albert Einstein'a göre insanlar sadece ikiye ayrılır ; iyiler ve kötüler... Öyle midir gerçekten?  Kim gerçekten iyi, kim gerçekten kötüdür? Durumsal bir yaklaşımla insan iyi ya da  kötü olabilir mi?

Evet, benim de çok kafa yorduğum bir ikilem. Kalple ilgili bence. İyi doğduysan iyi kalırsın. Einstein'a katılıyorum ve bugün ki sinema filmi tercihimde iyiler ve kötülerden bahsetmek istiyorum.

Dünden beri edebiyat uyarlaması başımda uçup duruyor. Kaptırdım gidiyorum. Madem benim blogum, benim zevkim, devam edelim.

İngiltere'ye uçalım bugün. Charles Dickens'ın hayallerine... İngiliz edebiyatının insana bakışına ve Charles Dickens'ın yarattığı harika karakterlerden birini tanıyalım.



"Nicholas Nickleby" bir Charles Dickens romanıdır. Charles Dickens deyince akla hemen Oliver Twist geliyor. Bazen yaratılan bir yıldız diğer yıldızları geride bırakabiliyor. Santrfor olmasan da geriden çıkardığın bir top, bütün taraftarların kalbini kazanmanı sağlayabiliyor değil mi?

Nicholas Nickleby, Charles Dickens'ın ülkemizde çok meşhur olmamış bir romanıdır. Bu romanda, iyi ve kötü karakterleri çok nettir. İyiler insanın içini ısıtır. Kötüler korkutucudur.

Eğlenceli bir anlatımla, kalbinin nereye yakın olduğunu hissedebileceğin güzel bir İngiliz romanı olan bu kitabı, 2002 yılında ABD ve İngiltere ortak yapımı ile sinemaya uyarladılar. Bu film, oldukça ünlü kişilerden oluşan kadrosu ile pazar günü güzel bir hikaye ile uyanmanızı sağlayabilir.

İyi Seyirler,

Nicholas Nickleby
IMDB Puanı: 7.3/10
Tür: Edebiyat Uyarlaması, Dram, Romantik
Yönetmen: Douglas McGrath
Oyuncular: Charlie Hunnam,
Jamie Bell, Christopher Plummer, Anne Hathaway,
Süre: 2 saat 12dakika
 

1 Mart 2014 Cumartesi

Gölge - Selma ve Gölgesi

Türk Sineması, film tercihinde bir çok kişi için ilk sırada yer alıyor. Bu sebeple ben de ilginizi çekecek bir filmden bahsetmek istedim. Yalnız, vizyonda olan bir filmden bahsetmeyeceğim. Film 2009 yılında vizyondaydı. Eser ise Türk Edebiyatı için hep yayında, hep raflarda...






Sizin için, Selma ve Gölgesi adlı edebiyat uyarlaması türünde olan bir film seçtim.

Edebiyat uyarlaması sinemada en sevdiğim tür. Zira, büyük ihtimal karakterler ile önceden tanıştım, epeyce bir muhabbete daldım, bu seferde bir yabancı ile ilişkisini görüyorum. Bildiğim bir sonu bir kaşif gibi izliyorum. Nasıl sevmem bu serüveni?

Ben hayallerimde, elimdeki roman ile o kadar film çektim ki, şu an kitaplığım beyaz perdeye yansımak için bekliyor :)

Neyse filme gelelim :)

Selma ve Gölgesi; Bir Server Bedi Polisiyesi olarak, Türk edebiyatının polisiye romanı olarak satışa çıkmıştır. Pekâlâ, Server Bedi kimdir? "Peyami Safa'nın" ta kendisidir. Yazarlıkta kullandığı takma adlardan biridir. Annesi Server Bedia'nın ismini takma adında yaşatarak, Türk edebiyatı için yapıtlar üretmiştir.

Polisiye, Türk edebiyatında alışık olduğumuz bir tür değil. Ancak Boğaziçinde bir yalı, şuh bir kadın, şair bir adam, aşık bir arkadaş ve bilinmez intiharlar birleşince, hikaye hiçte yabancı olmaz.

Peyami Safa'nın insanı anlamaya ve analiz etmeye dayalı betimlemesinde, karmaşalar ile mücadele eden kelimelerle romanı okurken "Selma" diye merak uyandıran bir kadın tanımıştım. Neydi derdi? Ya da neydi bu beylerin derdi? Merak her zaman çekici değil mi?

Bu özel hikaye ve anlatım gerçekten de sinemada olmalıydı ve Mehmet Güreli bekleneni yerine getirdi. Ressam, müzisyen ve yönetmen olan bu  kimlikten, şairene ifadeleri olan bir yapım beklemek elbette doğal.

Kitabın karanlık havasını, Selma'nın kaçık yaklaşımını, gelişmelerin beklenmedik gelişimini kamera arkasından Mehmet Güreli sahiden güzel konuşturmuş. Görkem Yeltan'ın ruhundaki müzakereyi görmüş ve hayal ettiğimiz kadını bize getirmiş.

Bir çok izleyici için "Ağır" olarak adlandırılabilecek akışı olsa da, bu bir romandır ve izleyici onu gözleri ile okumalıdır.

Gizemli bir kadının,canavarca ruh halini, bizden bir yaşantıda, kitap kokusuyla, başarılı oyuncuların aktörlüğü eşliğinde ürpererek izlemek isterseniz "Mehmet Güreli'nin Gölgesi'ni izleyin.



    Gölge - Selma ve Gölgesi
IMDB Puanı: 6.1/10
Tür : Edebiyat Uyarlaması, Polisiye
 Yönetmen:  Mehmet Güreli
 OyuncularGörkem Yeltan, Kaan Çakır, Serkan Ercan
   

     Süre :108 dakika